ARŞİV YAZILARIM | DİZİ KUTUSU | YALANCI DİZİSİ HAZIR PAKET DRAMI ÖNÜMÜZE KOYADURSUN!
- Yaprak Yazar
- 27 Tem 2023
- 3 dakikada okunur
ARŞİV YAZILARIM | DİZİ KUTUSU | YALANCI DİZİSİ HAZIR PAKET DRAMI ÖNÜMÜZE KOYADURSUN GERÇEK DRAMLAR HAYATIMIZIN İÇİNDE!
Yalancı Dizisi'nin 2. bölümü dün akşam yayınlandı. Reytinglerde biraz kıpırdanma gösterse de kanalı memnun edecek oranlara henüz ulaşabilmiş değil. İşte dün akşamın reytingleri:
TOTAL: 14 AB: 4 ABC1: 8
2.59 3.27 2.93

Bu oranlar sizi şaşırtmış olabilir ama reytinglerin böyle olmasının çok basit bir nedeni var aslında 1. si olayın yaşandığı çevre ve o çevrenin insanlarının anlayış tarzı Türkiye gerçekleriyle uyuşmuyor. İkincisi hikaye, kitaplarda bile rastlanmayacak bir gerçeklik olgusuna sahip. Hikayenin orijinali Liar Dizisi'nin henüz 1. sezonunu izlemekteyim. İsterseniz size o hikayenin ışığında Türk izleyicisi olarak bu diziyle nasıl ters düştüğümüzü anlatmaya çalışayım:

Hikayemizin merkezinde genç, güzel, mesleğinde gayet başarılı, birkaç ay önce boşanmış ama mevcut durumunda herhangi bir değişiklik yapmadan aylarca bu adamla aynı evde yaşayabilmiş bir kadın var. ( belli ki gelgitler yaşıyor, kocasını gerçekten boşamak istemiş midir yoksa bunda dış faktörler mi etkili olmuştur o bile belli değil.) İlişkinin son raddesinde yaaa biz böylede iyiyiz ama hadi evleri de ayıralım moduna giriyorlar.

Veda konuşması havadan sudan, sıradan muhabbetlerle geçiyor. Kadın odanın bir köşesindeki peluş oyuncağı göstererek bunu da yanına alsana falan diyor. Yani olay 0 noktasında basite indirgenmiş. Sanki insan ömründe her gün boşanır! Adam ayrıldığı karısına hafiften sitem eder gibi oluyor: "Kusura bakma ben senin gibi değilim. Sevdiklerimden o kadar kolay vazgeçemiyorum. '' Bu cümle kolayca insanın gözünü boyayıp taraflarınızı sıklaştırmanıza neden olacak bir cümle. Sizde izlerken sanıyorsunuz ki hikayenin esas dramı burada. Ama yooooooook! Öyle hemen aldanmayın! Bizim atalarımız çarşambanın gelişi perşembeden belli olur der. Lakin Amerika' da işler öyle yürümüyor olacak ki daha çarşambanın sabahına varmadan senaryodaki koca figürü, baldızıyla dudak dudağa geliyor! Hikayenin sonrasında bu koca; karısından daha boşanmadan yeni aşka yelken açtığı biricik baldızından, hikayemizin gizli tacizcisi Mehmet Emir'e karşı, eski karısına yardım etme sözü alıyor. Hem balı hem de üzerinde kaymağı olan bu nadide baldızla iş birliği yapıp: kadının kocası yerine onun kaymağını kendisi yemek istiyor çünkü. GÖNLÜ GENİŞ ADAMIN CANIIIMM!

Hikayenin diken üstü olduğu tam da bu noktada Mehmet Emir karakteri hikayenin akışını olumlu anlamda değiştirebilir belki diye düşünmek istiyorum. İstiyorum çünkü senaryoda nefes alacak bir alana ihtiyacım var. Ama o da mümkün olmuyor! Sıkı sıkı kapatmışlar pencereleri! Nefes almak olanaksız!
Aslında hikayenin başrolü olan kadın karakterinin yaşadığı istismar olayı; aile içerisinde su yüzüne çıkmamış yalanları, ihanetleri de gün yüzüne çıkarıyor. Yani bir anlamda bu olay sayesinde kadın ailesinin gerçekleriyle yüzleşiyor. Senaryo ilerledikçe senaristler başrol kadının, uğradığı istismarı çevresine ve tüm herkese ispat etmek için tutunduğu dalları teker teker kırıyor. ( Bölümler ilerledikçe bunu göreceksiniz.)
Dedim ya Mehmet Emir'in konumu dizide çok önemli. Yani önemli olabilirdi. Deniz öyle bir dönemeçten geçmeliydi ki hem aile girdabından kurtulmalı hem de kendini temize çıkarmalıydı ya da yeniden başlayabilmeliydi. Senaristler izleyiciyi şaşırtmayı kendine hedef edinseydi Deniz için yeni bir başlangıç mümkün olabilirdi. Ama hikayenin orijinali, izleyiciyi Mehmet Emir'in suç batağına doğru yavaş yavaş sürükleyecek. Deniz istismara uğradığını ispatlasa bile kendisine kocasıyla birlikte ihanet etmiş bir ablanın olduğu ailenin içinde hayatının normale dönmesi imkansız. O halde neden? Neyin mücadelesini verecek Deniz? Verdiği mücadele Deniz'e ne kazandıracak? Görünüşe göre kocaman bir yalnızlık! E ben tecavüze uğradım sanrısıyla yola çıkmadan önce hayata küsmesin, yeni biriyle yeni başlangıçlar yapsın diye çabalayan bir ablası vardı. İlk buluşmada giyeceği kıyafetten süreceği rujun rengine kadar düşünen. Sırf ablası omlet yapmayı beceremiyor diye Deniz'i çağırdığı o sabah kahvaltısında onun yerine omleti pişiren bir de eniştesi vardı. Tamamen kaybedecek onları. Ne enişte kalacak ortada ne abla. ( Henüz Liar dizisinin sonuna gelmedim bile.)
Tecavüzün anlatılış şekli de başka bir alem! Kendi alanında isim yapmış ünlü bir kalp cerrahından bahsediyoruz. Adı Mehmet Emir. Yakışıklı, son derece dikkat çeken, karizmatik.... İstediği kadını istediği zaman elde edebilir. O halde kendiyle isteyerek yemeğe çıkan bir kadına niye tecavüz ediyor? :) Üstelik tüm dedektif, polisiye filmlerine taş çıkaracak bir tezgah kuruyor. İlaçla falan yapıyor bu işi. :) O ilaçta nasıl bir ilaçsa artık ne baygınlık veriyor ne de kan testlerinde ortaya çıkıyor! Herhalde tıp tarihinde bir ilkti onu da Mehmet Emir icat etti. :) Yani kusura bakmayın gülüyorum ama işin içinde mantık ve inandırıcılık olmadığı için gülüyorum. Böyle bir senaryo yazıp vay efendim kadın hakları vs. derseniz o hikayeye kimse inanmaz. Hadi diyelim kadınlardan nefret ediyor diyelim ki psikopat bu psikopatlığın sonu önce birlikte olup sonra ilaçla, kadına tecavüz ettim hissi vermek olmamalı herhalde diye düşünüyorum.
Dizide; kadının psikolojik sorunlarından, uyanıkken gördüğü halüsinasyonlardan yola çıkarak bağlanabilirdi hikaye. Hem izleyiciye beklemediği bir şeyi vermiş olur. Hem de Deniz'i kendi karanlıklarından çıkarmış olurdu. Ama nerdeeeeeee?!!!!
Comments