top of page

ARŞİV YAZILARIM | BELGESEL ZAMANI / How to Become a Tyrant ( Nasıl Tiran Olunur? )

  • Yazarın fotoğrafı: Yaprak Yazar
    Yaprak Yazar
  • 27 Tem 2023
  • 3 dakikada okunur

ARŞİV YAZILARIM | BELGESEL ZAMANI / How to Become a Tyrant ( Nasıl Tiran Olunur? )

  Bugün sizlere Netflix'in orijinal yapımlarında biri olan,  yönetmenliğini ve oyunculuğunu Peter Dinklage' nin yapmış olduğu 1 sezon 6 bölümlük bir belgeselden: HOW TO BECOME  A  TYRANT' tan bahsedeceğim.  NASIL TİRAN OLUNUR?


Diktatörlerin tarihi hep dikkatimi çekmiştir. Varoluş amaçları, onların mutlak güce olan tutkuları ve elde ettikleri o mutlak gücün, gün geçtikçe onlar için nasıl sonsuz ayakta kalma mücadelesi olduğu hep dikkatimi çekmiştir. O yüzden mizahi bir dille de olsa bu belgeselin anlatmış olduklarını kaçırmak istemedim.


Diktatörlerin mutlak güç yolundaki hedeflerini trajikomik bir dille izleyiciye sunuyor. Sanırım  bu nedenle olacak ki; 6 bölüm boyunca diktatör kelimesini sınırlı sayıda kullandığı görülüyor. Bu hitabı dile getiren kişilerde belgesele bölümler boyunca anlattıklarıyla katkıda bulunan, konunun uzmanları oluyor. Merkezdeki anlatıcının kullandığı hitap şekli ise: ''Müstakbel Zorba.'' Etrafını gerekirse;  

''Ben'' merkezli iktidarı için kaos, kan, göz yaşı, ölüme bulayan bir iktidar için ne kadar kabulleştirici, kanıksatıcı bir cümle! Demiştim hikayemizin kahramanları: ''Dev Kan Yutanlar!'' olsa da hikayelerinin dili trajikomik diye. Onları toplumun bir üyesiymişçesine ekrana taşımak yolunda bundan daha saygın bir hitap şekli olamazdı.

Belgeseli eleştiren birtakım çevreler yapımı; Amerikan sempatizanı ve İslam düşmanı olmakla suçlasa da ben öyle düşünmüyorum! Bir kere her şeyin en iyisi bizde var! Bizde yanlış olmaz! Olsa olsa karşı tarafta vardır yanılgısından ve egosundan kurtulmamız  gerekiyor! Başkasının ayna tutmasına ihtiyaç duymadan kendi öz eleştrilerimizi kendimiz yapmalıyız! At gözlüklerinden toplum olarak vazgeçmediğimiz sürece birileri bizim hakkımızda bizim yerimize yanlış ya da doğru konuşmaya devam eder! Bizse medenice karşı savunma yapmak yerine ya karşımızdakini taşlar ya da anlatılanlara  kulak tıkarız! 




Mesela belgeselin 2. Bölüm kahramanı: '' Saddam Hüseyin'i'' ele alalım: Kuveyt'i: ''Orası  Irak'ın bir ili.'' diyerek ülkesi ekonomik sıkıntı yaşadığı için var olan petrol zenginliğine el koymak amacıyla işgal  edişini hangi anlatım şekli sevimli gösterebilir?  Oysa Kuveyt, 1961 yılında Irak'tan ayrılmıştır. Bu gerçeği de görsün gözlerimiz. Hukukun belirleyici olduğu bir dünyada diplomasi anlayışı buna izin vermez! Ulusal egemenlik ya da ulusal çıkarlar varlığını, çoktan ülke sınırlarını şu ve ya bu nedenle terk etmiş bir toprak parçasını zorla zapt ederek kazanamaz!  Üstelik 1. ve 2. dünya savaşları çoktan ülkelerin sınırlarını çizmiş yeni politikalar, akımlar ve yeni haritalar oluşmuşken. Toprak yağmalamaya gelince hiçbir sınır ve engel tanımayan Saddam Hüseyin, yanında birkaç milyar dolar parayla üç metre karelik bir sığınağa sığınmıştır ABD askerlerinden kaçmak için! Yargılanma zamanı gelince de ABD'nin İsrail'in köpeği olmakla suçlar hakimi ve mahkemeyi!


Oysa zorba olmak ya da olmamak, hukuka uymak ya da uymamak bir yöneticinin kendi seçimidir. Üstelik onun Kuveyt'i işgal edişi yaptıklarından belki de en kansız olanıdır. Diktatör Irak lideri: Abdülkerim Kasım'a düzenlenen suikast de parmağı olduğu dilden dile dolaşan bir hikayedir ancak yıllar geçtikçe ondan bin beter bir zorbaya dönüşmüştür.


Belgeselin 5. bölüm kahramanı: Muammer Kaddafi'yi ele alalım: Libya'nın monarşi yönetiminin lideri 1. İdris'e onun yokluğunda darbe yapmıştır. Yenilikçi lider konumuyla  geldiği yönetime katı bir batı karşıtı olarak devam etmiş dış dünyaya yapılan Müslüman güdümlü bazı terör saldırılarını ve terörist grupları açıkça desteklediğini beyan etmekten çekinmemiştir. Örnek olarak; 1972 yılında Olimpiyat Yarışları'nda gerçekleştirilen kara eylül adı verilen grubun gerçekleştirdiği terör saldırısını gerçekleştiren kişileri övmesini verebilirim. Nitekim Türkiye'yi Kıbrıs Barış Harekatı konusunda övmüş ve hatta ülke olarak bizzat mühimmat desteği bile sağlamıştır. Ancak zaman içerisinde ülkemizin değişen dış politikasını beğenmemiş, dönemin başbakanı, Necmettin Erbakan'ı deyim yerindeyse yerin dibine sokmuştur!


Kendisine karşı yapılan  karşıt protestoların yoğunlaştığı sıralar  muhaliflere öfke kusmuş;  onlara; sokak sokak, ev ev, fert fert hepsini bitireceğiz demiştir. Ancak gelin görün ki o büyük, o hiddetkar lafları eden bu adam, kendi sonuna bir kanalizasyon borusunda gitmiştir!



 
 
 

Comments


bottom of page