ARŞİV yazılarım | Birazda Film / Kendi Yolunu Çizemeyen Bir Kadının Hikayesi: BERGEN

Bugüne kadar 2 kez beyaz perdede Bergen filmini izledik. Bu filmlerden ilki henüz Bergen hayattayken sinemaya aktarıldı. 1. sinde Bergen'in yaşadığı acıların müsebbibi, ondan güzel yüzünü çalan, yüzüne kezzap atan kişi; onu kimseyle paylaşmak istemeyen, kıskanç, hırslı, paragöz gazino patronu olarak anlatıldı. Bergen'in kendisinin hayat verdiği ilk sinema filmi çekildiği sıralar kocası (Halis Serbest) demir parmaklıklar ardındaydı! Bergen'in yüzüne kezzap atan şahsı azmettirmekten yargılanıyordu!

Bunu da çok kereler, çıktığı televizyon programlarında bağıra bağıra anlattı." Ben Bergen'in yüzüne kezzap atmadım! Ben azzetmettirmekten ceza aldım." Ben ceza hukukunda bir suçu azzmettirmek, o suçu işlemekten daha ağır bir hüküm içerir diye biliyorum ama Halis Serbest'in oralarda hukuk farklı işliyor demek ki! En acı olanıysa bana göre Bergen'in ölümüyle aradan geçen 33 yıl boyunca bu adamın herkesi parasıyla susturmuş, oluşacak kamuoyu gücünü bir şekilde engellemiş olması! Bundan daha acı, bundan daha utanç verici bir şey var mı?! Bu kadar büyük bir baskıyı yıllarca sürdürebilir olmasını yargı, ve de geçmiş

İktidarlar cenahından birilerine yakın olmasına bağlıyorum. Aksi takdirde içinde bulunduğumuz şu dönemde dahil olmak üzere bu kadar baskıyı hala kurabiliyor olması mümkün olmazdı! Adana'da filmin bile gösterilmesine izin verilmiyor! Sonra da belediye başkanı çıkıp diyor ki: " Halis Serbest benden böyle bir istekte bulunmadı." Hadi canım! Tüm Adana belediyesi, orada bulunan tüm il, ilçe parti teşkilatları isimsiz telefonlarla tehdit edilmediyse bende bir şey bilmiyorum!

Zira çekilen ilk filmdeki anlatı bile Halis Serbest denen habis mahluktan ne kadar çekindiklerini ne yazık gözler önüne seriyor! O acıları ne yazık ki gerçek bir karakterle değil kurgu bir karakterle lanse ediyor olmaları bu amansız korkunun zavallı bir açıklaması!

Bergen'in bu filmde yer almasını kendi sesini duyurmak istemesine bağlıyorum. Ona en ufak bir kızgınlık duymuyorum. Benim dışarıdan gördüğüm Bergen; çocukluğundan beri kendine iyi bir erkek rol model bulamamış, sevgiye, ilgiye fark edilmeye aç biri. Zira yeni sinema filminde de en keskin şekilde hissettiğim buydu. Filmin başından bu yana annesiyle babası, Halis'le annesi arasında kendini var etmeye çalışan ama bunu o kısacık hayatı boyunca ne yazık başaramamış bir kadın gördüm. Halis; onu yalanlarla eve hapsedip kendi cinsel arzularına meze yapmak isteyen bir adam. Evli olduğu ortaya çıkınca da kaybeden olmamak için karısını boşayıp Bergen'e nikâh kıyıyor. Kendi istediği gibi yaşamayı red ettiği için yanlış gördüğü her hareketinde Bergen'i öldüresiye dövüyor, hakaretler, küfürler havada uçuşuyor. Gelelim anneye. O da kızı için bence en başında doğru rol bir model olamamış. Yanlış şeyler yapmış. Bergen'in verdiği her kararda şartsız, tavizsiz etkili olmak isteyen bir anne Sabahat Çakır. Çok dominant bir kadın. Bergen'in her kararında ona arkadaşça yaklaşıp eğrisini doğrusunu yumuşak bir dille anlatmaya çalışmak onun iç dünyasını, hissettiklerini anlamaya çalışmak yerine hayır olmaz! İzin vermiyorum! ikazları ile yaklaşıyor. Bu bence bir annenin çocuğunu en yanlış koruma şekli. Hayatımızda her insanı istediğimiz gibi disipline edemeyiz, onu istediğimiz kalıba sokamayız. Bu kızımız olsa bile! Bu çoğu zaman hatta her zaman ters teper! Ben bu yüzden Bergen'i Halis'e iten alt sebebin kesinlikle annesinin bu yaklaşımı olduğunu düşünüyorum.

Çünkü zamanında sırf henüz konservatuarda okuyor diye erkek arkadaşından nişanı bozmazsını istemiş ve o ilişkinin de bitmesine neden olmuş. Bir anne ne olursa olsun evladının da bir karakteri, kendi zevkleri kendi kararları, kendi duyguları olduğunu unutmamalı. Bunu kızına kötülük olsun diye yapmadı elbette. Koruma iç güdüsüyle yaptı ne yaptıysa.

Ama yöntemi son derece yanlış! Belki zamanında erkek arkadaşıyla nişanını bozmuş olmasaydı Bergen'in Halis'ten çok farklı bir adamın yanında bambaşka bir hayatı olacaktı.